10 Ağustos 2013 Cumartesi

VENEDİK

Tabii ki sıra Venedik'te. Çok şanslıyız ki Venedik Padova'ya sadece 40 km uzakta ve trenle 20 dakikada (hızlı tren olmazsa 40 dakikada) ulaşmak mümkün. Sabah gidişte Padova'dan 20 dakikada Venedik S. Lucia İstasyonuna indik. Şehir daha gardan çıkar çıkmaz sizi büyülüyor. Tam anlamıyla yaşayan (hatta yüzen denebilir) tarihin içindesiniz. kanallar üzerinden geçen köprüler, daracık sokaklar, zemin yapısından dolayı bir kısmı eğilmiş binalar, kule ve kiliselerle muazzam bir yer. Çok yer gezdim diyemem ama pek çok insandan da hatırı sayılır çoklukta gezmişliğim vardır. Gerek yurt dışında gerekse ülkemizde pek çok şehri dolaşma imkanı buldum. Hatta genelde bu şehirleri sadece konaklamak düzeyinde değil mümkün mertebe detaylarıyla görmeye anlamaya çalıştım. Bunların arasında Venedik gerçekten Avrupanın Balkonu ünvanını fazlasıyla hak eden bir konum ve güzelliğe sahip. Şehrin inanılmaz kalabalık S. marco meydanının güzelliği anlatılamaz. Ama dar, ara sokaklar, turistlerin hiç olmadığı minicik köprüler de en az bu ünlü meydan kadar keşfedilmeyi ve övgüyü hak ediyor. İstasyondan S. marco meydanına kadar olan kısmı yürüyerek gezip meydandaki ünlü Dükler sarayı, kule ve S. Marco Bazilikasını gezdik. Dönüşte ise vapuretta adı verilen teknelerle istasyona dönmeyi tercih ettik. Vapuretto bir bakıma bizim belediye otobüslerinin denizde gideni desem yalan olmaz. Çok kalabalık. Oturmayı eğer çocuklu veya hamile değilseniz hiç hayal etmeyin. Tıklım tıklım dolu küçük teknede o iskeleden bu iskeleye dur kalk dur kalk. Bunun yerine eğer cüzdanınıza güveniyorsanız kanalda seyahat edebileceğiniz deniz taksileri veya daha romantik olsun diye gondolları tercih edebilirsiniz. Taksileri bilmiyorum ama gondol 100 eur fiyattan kapı açınca bir pazarlıkla bile uğraşmanın nafile olduğuna karar verip gondola binmedik. Belki gelecek sefere bineriz. Yani yine gideceğiz :)
Türk çeşmesi, S. Marco Bazilikasında yer alan ve İstanbul hipodromdan getirilen 4 at (mahşerin 4 atlısı dendiğini duymuştum) gibi bizden de bir takım izler bulmanız mümkün (Özellikle müze ve saraylardaki tablolarda). (Bilmeyenlere özel not: İstanbul yani eski adıyla Konstantiniye de bugünkü Sultan  Ahmet' te yer alan bir hipodrom varmış. Günümüzde bu hipodromdan kalanlar ünlü dikili taşlar ve deniz tarafındaki duvar kısmı, atlar bu hiporomdan 4. Haçlı seferleri sonrası getirilmiş).